Olduğunuz Yerden Büyük Olmak-2
Yazının ilk bölümü: Olduğunuz Yerden Büyük Olmak-1
Şimdiye kadar eğitim hayatımda gördüğüm en büyük gerçeklerden biri şudur. Eğitim hedefleri konusunda geride kalan pek çok çocuk, bu hedefler dışındaki herhangi bir alanda, ama kendi seçtikleri bir alanda üstün becerilere veya zekaya en azından geliştirilirse üstünlüğe dönüşecek bir enerji ve potansiyele sahiptir. Sonra da insanlar şifa çalışmalarında gidip neden bir türlü yeterli hissedemiyorum’un cevabını arar. Neden hissetsin ki? 20 yıldır ona, sadece kendi sınavları ve kriterleriyle yetersizsin diyen orduların içinden geçti. O kadar da kalabalıklardı ve onların sesi o kadar bilimsel, o kadar “dini kaynaklardan beslenen” gür bir sesti ki, “bu kadar kişi haksız olamaz, bende bir bozukluk” var demeyi öğrendi. 
 Sonra ne oldu? Tuhaflığınız, başkalığınız, mantıksızlığınız, akılsızlığınız sonsuz bir döngüye girdi. Kabul edilebilir, makul bir işiniz, güzel bir maaşınız vardı,  evlendiniz, çocuğunuz oldu ama aklınız hala darbuka çalmakta kaldı ve şu an bu herkese ve size bile o kadar anlamsız o kadar tuhaf geliyordu ki, kendi gerçekliğinizle de bağınız koptu ve bunu isteyen yanınızdan nefret etmeye başlayarak, onu söküp atmak istediniz. Bir türlü susmadığı için de örneğin içmeye başladınız. Sonunda gittiğiniz yer, “ben kendime ihanet ettim” sonucuna varmanız için beş yıl boyunca size içkiyi bıraktırmaya uğraşacak terapi. 
Ya da yazardınız ama makul olan şey ailenizi geçindirmek için matematik öğretmeni olmak zorundaydınız. Size sunulan imkanlara “kapılarda binlerce sıra bekleyen varken” şükretmeniz gerektiği, yapacağınız her keyifli şeyi bu çerçevede de yapabileceğiniz söylendi ve yaptınız da ama bedeniniz, içinizdeki sesi duymaya ve ihanete uğramış hissetmeye dayanamadı. Kendi bomboş kabınızdan, başkalarına akıttınız ve 45 yaşında kanser olup öldünüz. Daha da fenası, çoktan ölmüştünüz ama kimse anlamamıştı bile. 
Kendi olmak kolay bir yol demiyorum. Bu dünyada en zor şeylerden biri. Birileri kendileri olmaya kalktığında, diğerleri çok daha azıyla yetinmeyi öğrendikleri ama hala tam olarak alışamadıkları için, sizin çabanız onlara ve değerlerine hakaret etmişsiniz etkisi uyandırıyor ve sizden nefret edebiliyorlar. Mutsuz evliliğine çeşitli sebeplerden rıza göstermiş ama kararını da bir türlü içine sindirememiş kadınların, boşanmaya ne olursa olsun karar vermiş kadınlara duyduğu düşmanlığa ve korkuya bir bakın. Ya da bir işten ayrılan arkadaşa, geride kalanların bakışına: “Biz de çok mutlu değiliz ama biz bu kadar abartmıyoruz, bunun başka sorunları vardı.” 
Bu yazı vesilesiyle tüm tuhaf, akıllı ve farklı insanları tebrik ediyorum. Siz, sorumluluktan, kendini adamaktan ve büyümekten kaçıyor değildiniz. Çünkü biliyoruz ki siz kendi seçtiğiniz ve sevdiğiniz hiçbir şeye kendinizi delice adamaktan, onun sorumluluğunu almaktan kaçmıyordunuz. Size tam tersiymişsiniz gibi hissettirmelerine rağmen asıl cesur olan sizdiniz. Tek başınıza direndiniz. Takım ruhu olmadan, kutlanmadan, sırtınız sıvazlanmadan. Değerinizi bildiniz veya bilmediniz, sağlıklı sağlıksız yollar denediniz ama bu hayatta kalabildiniz. 
Tek istediğiniz bir izindi. Kendi olma izni. İzni size asla vermezlerdi, onu kendinize sizin vermeniz gerekiyordu. Şimdi kendiniz olarak önünüzde yine zorluklarla dolu ama en azından sıkıntıdan, anlamsızlıktan, sadece görüntüyü kurtarmaktan ibaret olmayan bir hayat var.  Sizi dışlamadılar, siz onları çabuk ilerlediğiniz için arkanızda bırakıyordunuz. Sizi anlamadılar değil, siz kendinizi anlayamamıştınız, şimdi anlıyorsunuz. Başka türlü olamaz mıydı, diye aramayı bıraktınız çünkü bedeninizde ruhunuzda her şey her işaret ediyordu; ancak kendin olarak yaşarsan gerçekten yaşarsın. Onlar oralarda ölmezler, onlara hiçbir şey olmaz. Oysa siz ölürdünüz ve bir parçanızı öldürmeye de hep beraber çabaladınız. Fakat o çok inatçı bir şey, yıllarca ölmez. 
Yaşadınız çünkü olduğunuz yerden büyüktünüz, bunu kendinize söylemeye utandınız ama kabul edin. Daha başka bir gerçeğin peşindeydiniz, para algınız, başarı algınız, ilerleme algınız hepsinin ötesindeydi ve daha sınırsız bakıyordunuz. Sanki dünyadan çıkıp ta yukarılardan, zamansızlıktan, sonsuzluktan, mekansızlıktan bakabiliyordunuz. Bunu komik bulurlardı ama kusura bakmasınlar, siz özeldiniz. Seçilmiş değil, özel, farklı. Başka bir misyon taşıyordunuz ve ne olduğunu eminim biliyorsunuz. Siz içinizde bir yerde, Allah’ın arzının, rızkının ve olasılıklarının sonsuz olduğunu seziyordunuz ama sizi her konuda tek bir seçeneğe, bir lidere, bir guruya, bir topluluğa, bir tekniğe, bir doğruya inandırmak istediler. O kadar çok kişi o kadar uzun süre yüksek sesle emin bir şekilde söyledi ki Allah’ın dünyadaki sesinin onlar olduğuna kanaat getirdiniz. 
Haklı olabilirler mi? diye kendinize sora sora o şekillere girmeye çalıştığınız yılların sonunda şunu anlayacaksınız. Sizde bir bozukluk yoktu. Değerini bilmek ve kendini sevmek diye dilimize doladığımız şeyin özeti bu. Kendi tercihleri konusunda haklılardı, sizin hayatınızla ilgili olarak değil. Adanmadınız çünkü adanmaya değecek bir yan, bir yer bulamadınız. Veya bir süre adandınız ama insan büyüyor, değişiyor, genişliyor, evren gibi. Adandığınız şey artık sizin içinizdeki görevini tamamladı ve şimdiki büyüklüğünüze göre bir varoluş şekli aradınız. Siz normaldiniz. Dünyada da, bende ne bozukluk var diye değil, bende ne harikalıklar var diye dolaşmak gerekiyor. Peki ben ne konuda haklıyım, benim neyim doğru? Diye ısrarla sorup cevapların size akmasına izin vermek. Duygularınızı bypass etmeden, oraya buraya bakıp ilham almaya çalışmadan, sadece ham, çirkin, tekinsiz tüm duyguları oturup cesurca yaşadığınızda durduğunuz yerde daha kaç saat durabilirsiniz ki, işte risk almak asıl budur. Milyonlarca insanın cesaret edemediği şey budur. İki tür cesaret. 1. Burada olup mutluluğumu bundan kuracağım ve buna adanacağım. 2. Burada olmuyor ama başka yerde başkalarıyla oluyor, o halde kendi özüme en sadık olanı seçeceğim. 
Göreceksiniz, siz aslında sizi anlamayan, kendilerini de anlamayan ama ıstırap içindeki pek çok insana yol gösterecek ve dolaylı olarak yardım edeceksiniz. 
Devletteki işinizden ayrılırken cesaretinizi en çok kırmaya çalışan, yapamazsın diyen arkadaşlarınızın, sizin adımlarınızı takip ederek başka kariyer olanaklarına yöneldiklerini, yarıda bıraktıkları eğitimlerine ve girişimlerine devam etmeye başladıklarını ve başarılı da olduklarını göreceksiniz. “Antin kuntin” işlerle uğraştığınızı söyleyip sevdiğiniz şeyleri küçümseyen insanların sizden çok daha fazla antin kuntin işlerle uğraşmaya başladıklarını göreceksiniz. Boşandınız diyelim. Siz boşandıktan sonra storylerinde eşleriyle fotoğraf paylaşımını artıran arkadaşlarınızın boşanmamak için kendilerini zor tuttuklarını ve tutulur yanı kalmamış evliliklerini kurtarma yolunu sizinle irtibatı (çünkü boşanmak bulaşıcıdır:) kesmekte bulduklarını göreceksiniz. Ama yılmayın. İçini dinlemek, kendine hafif, huzurlu, iyi geleni seçmek, bence cesaretlerin ve erdemlerin en büyüğü ve dünyaya yapacağı etki bakımından da en faydalı olanıdır. Sonra herkes gibi olduğunuz yanlarınızın da olduğunu fark edeceksiniz ve asıl o zaman, kendinizi bir kere seçip o anormal denen yanınıza sahip çıkabildikten sonra diğer insanlarla ortak insanlığınızdan da zevk almayı öğreneceksiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder