Tanrım Kötü Kullarını Sen Affetsen Ben de Affederim

 Ah be ah. Af mı demeliyim yoksa? O kadar olasılık, onca manzara, hayretler içinde, renklerin içinde, nurların içinde sende de bir kahhar sende de bir rahman varmış. İkisinden birini seçip rahat etmişsin onca yıl. Ederim sanmışsın.

Oysa onları halleştirecekmişsin. Onların ikisiyle de konuşacakmışsın. Ah ki ne ah. Affettin mi kendini güzelim? Gel affet. Çünkü büyük ihtimalle senin kalbin bir kederle ilk cız edip de gözlerin dolduğunda zaten Rabbin affetmişti. Sen taktın boynuna bir boyunduruk. Yok dedin, ille ben kulculuk oynayacağım, ben zavallıcılık oynayacağım. Olsun be. Gel bunu da affedelim.

Her şey de senden olmadı, onu da bunu da affediverelim. Bırak bırak bırak. Sen bıraktım sandın ama bak bir yatakla bir kitaplıktan geçememiştin. Yok, açıkta kalırım. Yok, kitaplarım yerlerde sürünür. Hayır, senin Rabbin kitapların da rızkını verendir ama neyse sana kızmayacağım artık. Sen çok çektin ve kendine çok zulmettin ve kendi hakkına çok girdin. Herkesten çok kendi hakkına girdin. Seni bunun için de affediyorum. Seni kendini affetmediğin için de affediyorum, gel anlaşalım.

Neyse iki öğüt daha verip gideyim siftah olsun. Her zaman sevgine sahip çıkman lazımmış. Olay bu. Yani hayatı yaşarken, bizzat bu sevgin yüzünden, salaklıkla, saflıkla da suçlansan, hatta sevgin karşılığında, çok göz alıcıdır ruhlar bunu güçlü şekilde sezerler ve insanlar ikiye bilmiyorum belki daha fazlaya ayrılarak çeşitli tepkiler verdiklerinde bile. Evet bilhassa bu sevgi, hani bağıra çağıra coşa ortalığa saçıldığından değil de, gönülden gönüle sızan, karanlık bir iklimi aydınlatabilen bu sevgi. Bu bambaşka bir şey. Sinekler bile ona tutulur, böcekler bile ona tutunur. Ama karanlık öyle değil. karanlık, aydınlanmak istemeyen bir şey olduğu sürece bu böyle olur. Yani karanlık sevgi denen şeyden korkar, korktukça ve anlam veremedikçe ve kontrol edemedikçe, kendi varlığını sürdürebilmek için ya sevgiye bir kulp bulur, ya onun bütün iliğini emene kadar hüpletir ya tümden görmezden gelir, ya saldırır. Ha, bak şimdi aklıma geldi. Hani fight flight freeze dedikleri olay da belki şeytanın icadıdır. İlkini fight olarak Hz. Adem’e sonra diğerlerini ademoğullarına uygulamayı akıl etmiştir. Yok sayma, yani donma, bak çok şeytani. Flight, kaçma, uçma, saklanma, pusuda bekleme. Bu da mantıklı. İşte tüm bu ahval ve şerait içinde vazifeni unutmuş olabilirsin. Olsun bunu da affedelim. Vazifen, sevgin yüzünden sana yüklenen, sana musallat olan, sana zebani olan ademoğullarından paçayı sıyırabilmek için korkunç bir savaşçıya dönüşmen mümkünken, ki mümkün oldu bile, yine de diğer elinde sevgiyi tutabilmek. Nasıl yapacağım diye ağladın. Sabahına bir şeyler akıl etmiş olarak uyandın. Demek ki isteyince, akıl edince oluyor. Daha olmuyorsa da, öğreneceksin, öğreneceksin.

Ya böyle bir şeyi yazmaya neden gerek duydun ki, diyen ağızlara RAĞMEN yaşadığın ve yaza yaza hayatta kaldığın yılların da rağmenini ve nefsine zulmetmeni fark etmediğini de affedelim mi? Bence edelim. Tüm bu aflar uc uca eklenip cennet olacak.

Çünkü namaz uykudan hayırlıysa, uyanmak da uykudan hayırlıdır, ayılmak da uykudan hayırlıdır, bir gün kalbini duymak da uykudan hayırlıdır. Hadi o zaman. Biraz öptüm seni. Hayat kendine tahammül değil, kendine bir kucak olmadığı sürece sana cennet yok.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnci ve Su

Allah'ın Bahçesinde Bir Çocuksun

Ne Olacak?