Kayıtlar

Seni Neden Sevdiğimiz

Resim
  Gözlerinden Yaradan bakar, yeniden başlar yaradılış. Gözler, yaratır. O yüzden yürüdüğümüz çorak topraktaki canı hisseder ayaklarımız, o yüzden mavidir fincanlar, o yüzden dalgalar ne yutar, ne kıyıya atar, yalnızca gezdirir ve anlatır. Oysa bazen ne kadar reddedersin bir daha var edilme fırsatını. Kafanda sevgiyle ilgili hikayelerin, ticaretlerin, vesveselerinle. Biri beni neden sevsin, biri beni neden sevsin? Kendini öve öve bitiremezsin,   fakat biri sende bir güzellik görse, şüphe edersin. Benden ne bekliyor? Sevmenin sevmemekten daha tabii, daha kolay bir yol olduğunu anlamadan. Çünkü insanın hamuru iyidir. İnsanın hamuru iyidir. Sevmemek sonradan edinilir. Senin bir dışın ve senin içlerin vardır. İçindeki dünyaları görmek ne güzeldir, kat kat soyulunca çıkan kabukların bile ne güzeldir bilsen. Senin kabuklarından bile bir şeyler yapılır bir bilsen. Hadi bunu bilmesen de Rabbin de sever her çıkan katmanı, sen gözeye doğru ilerledikçe kendi toprağında, bunu bilsen. K...

Tanrım Kötü Kullarını Sen Affetsen Ben de Affederim

Resim
 Ah be ah. Af mı demeliyim yoksa? O kadar olasılık, onca manzara, hayretler içinde, renklerin içinde, nurların içinde sende de bir kahhar sende de bir rahman varmış. İkisinden birini seçip rahat etmişsin onca yıl. Ederim sanmışsın. Oysa onları halleştirecekmişsin. Onların ikisiyle de konuşacakmışsın. Ah ki ne ah. Affettin mi kendini güzelim? Gel affet. Çünkü büyük ihtimalle senin kalbin bir kederle ilk cız edip de gözlerin dolduğunda zaten Rabbin affetmişti. Sen taktın boynuna bir boyunduruk. Yok dedin, ille ben kulculuk oynayacağım, ben zavallıcılık oynayacağım. Olsun be. Gel bunu da affedelim. Her şey de senden olmadı, onu da bunu da affediverelim. Bırak bırak bırak. Sen bıraktım sandın ama bak bir yatakla bir kitaplıktan geçememiştin. Yok, açıkta kalırım. Yok, kitaplarım yerlerde sürünür. Hayır, senin Rabbin kitapların da rızkını verendir ama neyse sana kızmayacağım artık. Sen çok çektin ve kendine çok zulmettin ve kendi hakkına çok girdin. Herkesten çok kendi hakkına gird...

İnci ve Su

Resim
İyilik çaba ister. O kalple doğar insan ama sonradan içine kaçmış ihaneti, zilleti, kederi silkelemek gerekir ki belirsin. Çok konuşmaz iyilik. Erdem elbisesini giyip ortada gezmeyince de bir unutmayan olduğunu bilir. Sen bir dua etmiştin. Kabul oldu, o kadar, der gibi, bir mucizede bir el değilmiş gibi. Diğerinin düştüğü yere bile, incinmesin diye uzun uzun bakmaz, o da bakıp kalmasın diye. İnsanın başına her şey gelir, insan kendi başına her şeyi getirir, anlamıştır, unutmamıştır, bilir. İyilik, iyiliğini kendiyle bile konuşmaz. Unutkan, yalın ve gizlidir. İyilik, ekranda görünmez çünkü diğerinin belki en utandığı yanına yapılır. Hacer gibi koşana, kuma bulanana inciyi ne yapsın, demeden inci, çünkü bilir ki kalp inciyi de sever. Ama önce su… İnsan suyu da mı bulamaz? demeden. Borç belletmez ama ilhamdır, Öğüt vermez ama öğretir. Meydana çıkıp anlatmak istese anlatamaz mı? Dili yok mu? O inci olur, su olur. Bir insana iyi gelen, o insanın göğünde ne rüzgarlar e...

Allah'ın Bahçesinde Bir Çocuksun

Resim
  Allah’ın bahçesinde bir çocuksun. Evinin duvarlarından şelaleler akıyor. Evinin zemininden aşağı sonu görünmeyen kapkara bir kuyu uzanıyor. Dalabilirsin. Bir tünel gibi dolanıp seni tekrar denize getirir. Ve gelirsin. Gece kapkaranlık denize girmekten korkmazsın çünkü şimdi bir planktonsun. Suyu ve kendini mavi floresan bir ışıkla aydınlatabiliyorsun. Bir kuyruğun var. Yusufçukların şeffaf ve güneşte gökkuşağı renklerini yansıtan kanatları gibi bir kuyruk.   Burasının Allah’ın bahçesi olduğunu bildiğinde sana korku yok. Deniz kenarında arkanda yükselen koca dağlar meğer bir adammış, avcunu uzatıp seni avcunda yukarı yükseltir, manzarayı görürsün, o avuçta yumuşak ve güvenli bir yatakta gibi güvenle durursun ve buna şaşırmazsın. Bunca harikuladelik içinde senden başka türlü davranman ve başka kıyafetler giymen de beklenmemiş. Olağanüstü bu renk ve şekil dansının ortasında her şey başka bir şey olabilirken sen mor sweatshirtün ve siyah taytınla duruyorsun ve hiç yabancılık...

Ne Olacak?

Resim
 Delinmiş benzin deposunun üzerinde 5 ve 6 numarada gidiyoruz. Sen uyurken kulağında hangi şarkı çalıyor bilmiyorum. Bende Que Vendra çalıyor. Her an patlayabilir deponun üzerinde, “ne olursa olacak, ben yolumu yazıyorum” diyen bir şarkı. Arkamızda yaşlı bir karı koca oturuyor.  Adamın yüzünde her yer birbirine karışmış. Ya bir kaza ya bir hastalık bilmiyorum. Burnu eğilip yana yatmış, üst ve alt dudakları yarık, gözleri o kadar kısık ve şaşı bakıyor ki görebiliyor mu anlaşılmıyor ve ağzındaki tükürüğü tutamıyor. O yüzden ya tükürüğünü fışşt diye içine çekiyor ya da bir peçeteye silmek zorunda kalıyor. Konuşurken sesini ayarlayamayıp bağırarak konuşuyor ve karısı her seferinde şşş sessiz konuş diyor. İşte bu, gecelerden bir gece. Biz yoldayız. Kaç kişi bugün sevdiğini, bu adam gibi olsa yine de sevmeye devam eder, ben ederdim deyiverdim. Öyledir, deriz. Zamanı gelince öyle yapamayabiliriz ama o günün duygusuyla, özlemiyle böyle büyük severiz. Öyle anlarda en erdemli bizizd...

Olduğunuz Yerden Büyük Olmak-2

Resim
Yazının ilk bölümü: Olduğunuz Yerden Büyük Olmak-1 Yine de en cesur alan şimdilik spiritüel danışmanların, eğitmenlerin, şifacıların elinde. Bunların da ayrı istismarlara sebep olduğu dönemler oldu. Günümüzde insanların narsizm, toksik ortamlar gibi konularda biraz daha bilgi sahibi olması vesilesyle artık daha uyanık davranarak insanı iyileştireceği yerde kötüleştiren yerlerden uzaklaşmaya biraz daha erken karar verebildiğini görüyoruz.  Şimdiye kadar eğitim hayatımda gördüğüm en büyük gerçeklerden biri şudur. Eğitim hedefleri konusunda geride kalan pek çok çocuk, bu hedefler dışındaki herhangi bir alanda, ama kendi seçtikleri bir alanda üstün becerilere veya zekaya en azından geliştirilirse üstünlüğe dönüşecek bir enerji ve potansiyele sahiptir. Sonra da insanlar şifa çalışmalarında gidip neden bir türlü yeterli hissedemiyorum’un cevabını arar. Neden hissetsin ki? 20 yıldır ona, sadece kendi sınavları ve kriterleriyle yetersizsin diyen orduların içinden geçti. O kadar da kalaba...

Olduğunuz Yerden Büyük Olmak-1

Resim
Kabullenmeniz istenen şeyler vardır. “e evlilik hayatı böyle bir şey zaten, erkekler/kadınlar böyledir.” “Çalışma hayatı böyle, kimse kolay kazanmıyor.” Bir işiniz vardır. Ama iş o kadar rutine binmiş, her sonuç o kadar öngörülebilirdir ki, sıkıntıdan patlayacağınızı sanırsınız. Müşteri ve patron tipleri, çalışma arkadaşları, hepsinin bir sonraki cümlesi veya krizin ne zaman kopacağı, hepsini bilirsiniz. Yazışmaların, prosedürlerin, toplantıların nasıl işleyeceğini ezberlemişsinizdir, sanki oradaki her anınız sonsuz bir deja vu. Üstelik bunca öngörülebilir ve sıradan işlerin sizin için bir zorluğu (her şey fazla kolaydır) veya cazibesi olmamasına rağmen, bu işlerde bir de parlamanız ve kendinizi göstermeniz gerektiğini (sınıfta çocuklarla yaptığınız tüm satılabilir etkinliklerin fotoğrafını çekip veliler için yayınlanmak üzere saklamalısınız) söylediklerinde sıkıntınız  dayanılmaz olur. Molalarda, yolda, yemekte konuştuğunuz herkes görünürde sizinle aynı şeylerden şikayetçidir ...