Şenol Hoca

Herkesin çalıştığı yerde biri olsun sırtını dayadığı. Herkesin evinde biri olsun sırtını dayadığı. Ya da biz mesela birinin hayatındaki sırtını dayayabileceğisi olalım. Şenol Hoca üç yıl benim için o oldu. Çok yeniyken ben. Bir okul müdürü veya yardımcısının ne dediğinde aslında ne demek istediğini anlamayacak kadar yeniydim. Kiminle arkadaş olursan kimlerin seni ne sanacağı gibi yazısız kuralların olduğu yerlerde yeniydim. Hangi sendikalı olursan müdürlerle iyi anlaşacağını ve bünyeye uygun bir ders programını hak etmek için bir müdürle anlaşmak gerektiğini bile bilmezdim örneğin. Gerçi müdür hiç arkadaşım da olmadı ama ters düşmeden de, yakın olmadan da çalışmanın yolu varmış. Lakin o kadar kurt olmadığım için listeleyemem şu an:)
Sadece eskilerin alabileceği kokular vardır. Şenol Hoca bir eski kurt. Baktım ki dedikleri doğru çıkıyor. Dur dediği zamanlarda durdum. Sen karışma dediği zamanlarda karışmadım. Ortadan kaybol dedi kayboldum (misal, yirmiüç nisanda protokol davetiyesine kurdele takma işi). "Kötü adamlar peşinde! Her yerde seni arıyorlar" gibi korumuşluğu vardır. Bir yönetici, odasında ağırladığı çok nüfuzlu bir velinin yanına beni çağırıp bazı ayrıcalıklar talebinde bulunduğunda nasıl aptalı oynayıp kibarca sıyrılabileceğimi filan onun çırağı gibi, susup yaptıklarını izleyerek öğrendim. Cilala parlat sabrıyla. Sonra zamanla da "çok ayıp ediyorsunuz ve bakın bu durumu şikayet edebileceğim tanıdık merciler varrr" gibi bir hava yaratmayı.
Şenol Hoca her yıl hangi sınıfı alsa "iyi bir sınıf" yapmadan bırakmazdı onları. Yeteneklerini kavrar, rol dağılımı yapar, herkese bir iş verir, kabadayılarla işbirliği yapar, sınıf başkanlığıydı filan derken her çocuğun elinden bir şekilde tutardı. O sınıftaki çocuklar genellikle kaybolmaz, silinmezdi. Hepsini tanırdı. Ama tuhaf bir şekilde de korku uyandıran ve sert görünümlü bir adam. Kocaman ve esmer. Ayrıca çok iyi kızma taklidi yapıyor, insan anlamıyor gerçekten kızmadığını. Ama gerçekten kızdığı zamanlar da var. O zamanlar da, halıyı döven adam misali, cefasının sana değil, halıdaki toza olduğunu mutlaka hissettiriyor. 
Bayram sonralarında kendi sınıfındaki öğrencilerden birer tane şeker getirmelerini istiyor. Sonra alıyor o çocukları, karşı binaya, birinci kademedeki kardeşlerine götürüyor, mini mini birlere. Herkes kendi şekerini oradaki bir miniğe vererek bayramlaşıyor.
En çok, çay bardağının kaybolmasına kızıyor. Bardaklara kendince işaret koymak onun işi. Bir keresinde bardağına, birinden aldığı bordo ojeyle Ş.T yazıyor.
Yatılı okulda nöbet tutuyor bazen. Gençlerle oturup kalkıyor, yemek yiyor, yemek pişiriyor. Ailesinden uzakta olanın ailesi olmaya çabalıyor. Kiminin cebine harçlık koyuyor, kiminin cebine harçlık koyacak birini buluyor. Böyle bir adam. 
Çocuklarını sahada eğitiyor. Bahçeleri, köy evi var. Orada damla sulama çalışmaları var. Domates yetiştiriyor. Tavuk besliyor. Çocuklarının bahçede çalıştıklarını keyifle anlatıyor. Bir keresinde tavukları dağınık ve belirsiz yerlere yumurtladığı için yumurtalara ulaşamıyorlar ve israf oluyor diye oğluyla bir anlaşma yapmıştı. Tüm gün tavukları takip edecek; toplayıp getirdiği yumurta başına belli bir miktar para alacaktı. Tom Sawyer'ı hatırlıyorum onun çocuklarının hayatına baktıkça. 
İki yıl kadar önce, beraber çalıştığımız okuldan ayrılırken ben, bana bir şeyler söylemişti beni çok ağlatan. Şimdi hiç birini hatırlamıyorum. O kadar ağlamıştım ki... unutmuşum. Geçen hafta duydum ki bir kalp krizi atlatmış. Aradım geçmiş olsun demek için. "Hastalık, bedenin zekatıdır" dedi. Bu kadar.
 Herkesin sırtını dayadığı birisi olsun iş yerlerinde. Biz de birinin sırtını dayadığı biri olalım yeterince büyüdüysek. 
Stajyer şaşkınlığıyla ayaklarımız kayar gibi olduğunda elimizden tutup bizi ayağa diksin. Biz "geçmiş olsun" derken "geçti bile" desin. Ayrılmamız gerektiğinde yine elimizden tutup bizi ağlatan ve mutlaka unutacağımız güzel bir şeyler söylesin. Ömür boyu "neydi acaba?" diyelim. 
Kötü adamlarla bizim adımıza zaman zaman muhatap da olsun mümkünse.

Eski Kitap, Yeni Kitap

Blogdaki yazılardan 2014 yılına kadar olanların toplandığı bir kitabım vardı biliyorsunuz. Bu kitabın yayıneviyle sözleşmesi çoktan bitti. B...