Evin


Evin neresi? İşte burası, şu olduğun yer. Yağmur yağıyor. Evin yağmur. Okuduğun, söylediğin sözler evin. Yedek anahtarı yok, çatısını yağmura karşı sağlam kılan sensin. Kendini yaşamdan sakınan sana, kendini yaşama sun ve gerçek kıl diye bir ev. Evinde bir evyeye geçmişi çamaşır suyuna yatırmışsın ama işler pek öyle yürümüyor. Hayata duyduğun merakla penceresini tıklatmışsın evinin. İçeriden sen bakıyorsun dışarıdan sen. Yağmur sen, yağmurda ıslanan pantolon, kazak sen ve onları kurutan soba sen. Bir gün, her şeyi olmak o evin fazla gelir ve yalnızca dış kapının mandalı olmak istersin ama kendi başına bir ev olmak şahanedir çünkü bu şekilde, işten dönerken kola almayı asla unutmayan bir babaya benzersin. Tüm derdine rağmen iyi ki o eterik göklerden düştün. Bayan Peregrin'in, uçan balon gibi uçup gitmesin diye demir ayakkabılar giyen kızıydın. Şimdi evini bir daha bırakma, yücelerden yücelerden konuşma diye sana bir beden, bir bahçe ve müzik verdik. Adi şeyleri seveceksin, sıradan konuları kolaylıkla konuşabilecek ve mecburiyeti istikrarla karıştıracaksın. Gerçek bir insan olmak zormuş demeyesin diye başka insanlar koyduk yanına. Onları evinde misafir edeceksin ve onlar kendi evlerini arar ve bulurlarken konuşmadan durmaya tahammül edeceksin.

3 yorum:

  1. Uzun süredir blogger'ıma girmediğim için sizi de takip etmekten uzak kalmışım. Şimdi bu yazıyı okur okumaz (hatta öyle hoşuma gitti ki bir de sesli okudum evde kendi kendime) hemen yorum yazmak geldi içimden. Çok güzel bir yere dokundunuz. Sağ olunuz... -Yol Türküleri'nden Patika

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tekrar hoşgeldiniz. Sesli okumaya layık bulmanız çok hoşuma gitti.

      Sil
  2. Bende cok ozlemişimmmmmm hep yazın kaleminize sağlıkkkk

    YanıtlaSil

Eski Kitap, Yeni Kitap

Blogdaki yazılardan 2014 yılına kadar olanların toplandığı bir kitabım vardı biliyorsunuz. Bu kitabın yayıneviyle sözleşmesi çoktan bitti. B...