Mesela öğrencilere, bir soru sordunuz, cevabını bir resimle vermelerini istediniz. O görseli bulup arka plan resmi yapabiliyorlar. Bir öğrenci, hayaliniz nedir?e cevap olarak arka planını dolarlarla doldurmuş ve içinde yüzmüştü. Güzel bir örnek olmadı ama güldük.
Canları evde çok
sıkıldığı için anlatacak bir şeyleri hep oldu. Mesela patenlerini gösterdiler, yarışma videolarının linkini attılar. Size gitar çalayım mı, dediler. Bir gün, şimdiye kadarki en büyük başarınız ne? diye sormuştum. Meğer sınıfın çoğu sporcuymuş; geçen sene bir turnuvada takımca kazandıkları madalyalarını bulup getirdiler.
Herkes her zaman
konuşmak istemeyebilir ama herkesin söyleyecek sözü olur. O yüzden tartışma
konularında konuşmakta zorlandıklarında sli.do’yu çok kullandım. Konuşmaktan çekinenler
o şekilde katılabildiler. Yazdıklarını okuduğumda konuşmaya da daha rahat
katıldılar. Yüzyüze eğitimde genelde konuşmaya böyle alternatifler
üretmiyordum.
Bir de online derste tek bir noktaya odaklanma imkanı benim gibi dikkati kolay dağılan biri için büyük nimetti. Bir video izliyorsak, Enes Kaan tuvalete mi gitmek istiyor, Duru, Elif'in suyunu mu dökmüş, bunları görmüyorsunuz, sadece video izliyoruz. Enes konuşuyorsa Enes konuşuyor. İsterseniz chat'e bu egzersizden sonra bakacağım, diyebiliyorsunuz. İş ve etkinlikleri sıraya koymak, ders materyalini masaüstünde hazır tutmak, tabları açıp hazırlamak filan sınıf içindekine göre çok daha kolay çünkü sınıf içinde hem teknoloji hem insan ve onun duygusal, fiziksel, sosyal, bilişsel halleri, hem Fırıncı Orhan'dan gelen poğaça kokusu, hem bugün ikindide ne var? sorusu, hem sınıfa bir anda dalıveren bir drama hocasının "seçmeler için son başvuru günü Cuma" ilanı, ardından sekreterin "Ömer Doruk bugün etüte kalmayacak" uyarısı, bunların hepsiyle uğraşmanız gerekmiyor.
Derslere arada bir dahil olan kuzenler, anneanneler ve evcil hayvanlar sayesinde yeni birilerini tanıdım, çocukların nasıl evlerde yaşadıklarını gördüm. Bir tanesinin babası hep başında bekleyip kahoot'ta sorulara doğru cevap vermesine yardım ediyordu. Bir tanesi ekranının kenarına bebek çıngırağı koyup yüzünü bebek filtresiyle küçültüyordu. Açık unutulan mikrofonlar sayesinde velilerin çocuklarıyla gerçek hayatta nasıl konuştuklarını anladım. Ömür’ün halısının pastel renklerini, Berke’nin FB’li yorganı olduğunu bilmem işime yarar mı bilmiyorum ama bu ayrıntılar, silgi koleksiyonlarını, kitaplıklarındaki kitapları görebilmek filan hepsi ilgimi çekti. Çocukların evcil hayvanlarının isimlerini öğrendim. Yoksa Azra’nın Coco diye kedisi olduğunu nasıl bilebilirdim? Geçen seneye göre daha çok veliyle sohbet ettim.
Öğrencilerin, bi dakka, ekranımı paylaşıp anlatabilir miyim? Diye başlayan o hep övdüğümüz ama sınıfta müfredata yetişme derdiyle pek beceremediğimiz akran öğrenmesinin online’da daha mümkün olduğunu gördük. Ben de o arada yeni Youtube kanalları öğrendim, yeni şarkılar, garticphone. Ve neler olduğunu hala çözemesem de bir discord grubuna bile dahil oldum. Biz onlardan öğrenmeyi sevdikçe onlar da bizden öğrenmeye daha açık oluyorlar diye düşünüyorum.
Online eğitim bana geçen seneye göre birkaç saatlik bir boşluk kazandırdığı için de ikinci üniversiteyi bitirdim dermişim, yok bitirmedim de isteseydim ilk senesini bitirmek üzere olabilirdim. Bu arada küçük eğitimler aldım. Duygu kartları tasarladım, kitap oku-ya-bil-dim. Geçen sene, okuma konusunda iyi değildi. Öğretmen, insanla çalışıyor birebir. İnsana dokunması gerekiyor, gelişmesi, kendinin de öğrenmesi gerekiyor. Bu yüzden iki ay tatile değil, hafta içi boşluklara ihtiyacı var. İnsana dokunan insanın, dengeli yaşaması, dinlenmesi, kafasını boşaltabilmesi gerek. Kendine ait zamanı, ailesine ait zamanı, işiyle ilgili ödev okuma vs ekstra zamanı, gelişim zamanı olmalı. Toplasanız online eğitimden dolayı 6-7 saat kazandım ve eğer öğretmen düşmanları kusura bakmayacaksa gerçekten mutluydum. Mutluluğum tek bana yaramadı, başta öğrencilerime güleryüzle ders vermek olmak üzere çevremdeki herkese yaradı.
Şimdilik bunlar geldi aklıma. Yüzyüze eğitimde neyi özledim? Bizim okulda çocuklar koşup koşup sarılırlar size, bu bana fazla gelmişti ilk yılımda, belki en son lisede çalıştığımdan, ama onu özledim sanırım. Bir de kütüphane.