Dükkanlardan çörek kokuları ve kahve, iç çamaşırcıda indirim. Güzel
çantalar, pasaj kapılarından esen sıcak rüzgar, birinin önünde kürkler, kırtasiyenin çıkışında kar küreleri.
İniyorum iniyorum benim de bir çocukluğum var. Orada
travertenler. Kar sandım yokuş aşağı kayıp düşersem, oysa traverten onlar. Zamanın
üstünden ve yerin altından taşarak biriken sular bembeyaz, daha iyi anlamak
için zemine basıyorum, bir şey olmayınca cesaretim artıyor, topuklarımı
vuruyorum.
İniyorum iniyorum kemerler ve son üç basamağı olmayan
merdivenden atlayarak, kendime kendimi kapatacak bir kapım olsun diye, içinde
giyinebileceğim, tohumlarımı saçmadan önce önüme bir örtüye dizeceğim, günlere
ayıracağım bir oda kurdum. Işıklar ve çiçekler serperek, odun, ayna ve metal,
su ve kabuklarla bir sunakta kendi, çocukluk halimi, bir kurt köpeğinin ön
ayaklarından tutup kaldırmış ve üstümde bulanık sütlü kahve bir kazak, altımda
dizleri çıkmış siyah bir tayt, fotoğrafımız için değil köpeğimle olduğum için
gülümsemişim.
İniyorum iniyorum, altımda bir ağ var, öyle ki olabilecek
şeyler zaten olmuş, günahıyla sevabıyla kendim aynada ne kadar da kırmızı rujlu, eller bırakılmış ve sonra yeniden
tutulmuşken, sevgiden başka gidecek bir yer yok.
Şimdi gittiğim yer, yeşil ve kırmızı, tarçın ve şekerli elma
kokuyor. Kahvenin yanına süt istiyorum. İnsanlara bakmadan söylediklerini
duyuyorum, kek yiyorlar, öğretmen olmak istiyorlar, öğretmen olmak ve hayatlara
dokunmak onların hayaliymiş. Ve bir kahvecinin çok güzel konsept çalıştığını
söylüyorlar. Cheesecake’ini bitiremeyen yaşlı bir kadın, arkadaşlarından yardım
istiyor.
Dışarıda yağmur başladı, doluya döndü, tavanda hışır hışır
duyuluyor, beyaz örtüler sarkan tavanda, örtülerin bu tarafından bakınca,
yukarıdan yağıp birikmiş kuru yapraklar görünüyor. Fırından çıkan kalpli
kurabiyeleri tezgaha koydular. Fırının ağzından sıcak sıcak vanilya. Fincanların, kozalakların, portakalların arkasındaki pencereden doluya baktım. Dışarı çıktığımı, doludan kaçıp tıpkı böyle
sıcacık bir yer bulup tam da bu sarı ışığın altındaki kavanoza dizilmiş
yeşil elmaların yanına oturduğumu hayal ederek mutlu oldum. Çıktığımda bir elbise
mi almalı kitap yerine, elbiseleri beğendim ceviz yaprağı yeşili ve tarçın
rengi bir başkası ama elbiseyi sonra alacağım, kitap aldım. Ayıp kitapları hiç okumadan kaç kadın yaşlanıyor bunu
düşündüm, islamiyete göre evlilik ve cinsel
hayat diye ders ve ahlak kitaplarının yanıbaşına bir anais nin koysalardı, bir
şeyler değişir miydi?
Discount bölümünde Your Prime. Leopar desenli
kazaklar giymeli mi, yaşlandıkça saçlarımızı boyamalı mı, ergen çocuklarla nasıl başa çıkmalı ve sonra insanın nasıl da artık umurunda olmaz eskiden umurunda olanlar ve bu nasıl da bilgelik gibi görünen
şeyin önemli bir kısmıdır. Nasıl kasılmadan, kaskatılaşmadan, sevinç
ve hayat verene yönelir insan? Acıları, dikenleri romantize etmeden, şuncacık
yaşamı ben de varım diyerek yaşamak için, kendine izin verir. Gülümseyen kardan adamlı bir yılbaşı kartı aldım ve kırmızı bir
zarf.