Yağmurda, kavanozu bahçedeki masanın üzerine bırakıp içeri
kaçtım. İçeride bekliyorum bu su ne zaman birikir. Ne zaman birikir. Öyle çok
şeye bağlı. Kavanozun ağzının genişliğine, yağmurun ağırlığına, süresine.
Saçakların altında durdum düşünüyorum.
Sert ve sağlam durmaya çabalıyordun. Seni iyi edecek olansa, yumuşacık bir kalpti.
Uykuya diğerleri kadar kolay dalamıyordun. Uyanayım desen
uyanamıyordun da. Çalışamıyordun. Kendini ve başkalarını aynı anda aynı hızda
affetmen gerektiğini düşünüyordun. O kadar kolay affedememek seni suçlu hissettiriyordu. Bu yüzden af da dileyemiyordun.
“Ağzının yayı kırıldı” sonra. Onda da haklıydın, belki
anlatarak bitiririm demiştin. Bitmiyordu. Kalbini, korktuğun şeylerin yanında bırakmıştın,
gördüklerin ağır geliyordu, haklıydın. Elinden geleni yapıyordun. Olmuyordu.
Kavanozun boş kalan kısmına sözler üfledim buradan.
Sana kendi teninde huzur diledim. İstersen ipekten yap üzerine sarındığın gerçeği, dilersen
pamuktan, yünden.
Elinden geleni yaptığını hatırlaman mümkün olmadığında bu
kavanozdan sözler çıksın istiyorum, sen onun kapağına uzanmayı akıl edemeyecek
denli üzgün, kırgın yahut öfkeliyken onlar seni bulsun. Sana desin ki, şimdi
böyleyiz ama buradan geçeceğiz. Acilen mutlu olmamız gerekmiyor. Derin nefes
alarak, ne yaşadığımızı bilerek, bunların içinden yürüyeceğiz.
Bu kavanozu senin için, gitmeyi en sevdiğin yere koymuş gibi
yapacağım ve sen onu oradan almış gibi yapacaksın. Kendin, kalbin. Ruhun. Çok uzun zaman, çok sevgisiz kaldın, kendini ilgisiz bıraktın ama bir zaman başka türlüsünü yapamadın. Onu
kaybettin sandın ama işlerin nasıl sonuçlanacağını hiç bilmiyorsun.
Söylediklerin kimlerin saçını okşuyor, kimlerin aklında iyi bir sözle
kalıyorsun, kendin çıkamadığın yollara başkalarını nasıl çıkarıyorsun hiçbir
fikrin yok.
Sende tanıdık bir yaraya dokunuyorum, onu ben yapmadım, onu iyi
de edemem ama görebilirim, sana ne muhteşem bir şey olduğunu söylesem, hayır
merhamet böyle bir şey olmayabilir ama seni görüyorum, görüyorum, görüyorum.
Seni dinliyorum. Sana dair hiçbir şey anlaşılmaz, karmaşık, saçma değil. Hafife
alacağın kadar basit de değil. Dilediğin kadar yalnız, acılı ve tuhaf olmana izin var.
Burada ve bütün dünyalarda benzerin ve karşılığın var oldu oluyor, bir ayna
tutuyorlar güneşe karşı tepelerden görüyor musun?
Bu kavanozu hatırladığında, bu sözler, yağmur suyu, gün
ışığı, uzak nehirler, denizler, çöl kumları, küller ve mineraller seni
bulduğunda kalbinin yumuşak, tarifi kolay ama çok besleyici bir hamurdan
yapıldığını da hatırla. Günler insanlar işler ve sen huzurla, birbirinizi
sıkıştırmadan sığabilirsiniz içine. Mutlu olman, mutlu etmen, mutlu görünmen,
başarman gerekmeden, bu halinle bu kısa ve kederli hayatın içinde bir yerin
var, yaşıyorsun, aitsin. Burada bir yuvan, mutfağın, masan, yatağın var. Üşürsen
çoraplarını giy, gözlüklerin kirlenirse temizle, ağla veya ağlama, gül veya gülme. Ama hayat karşısında güçlü, inatçı, sağlam olamadığın için kendini azarlamak yerine kendine yumuşacık sözler yazmak için bir defter tutmaya başla.
Fotoğraf buradan
Allahım sana şükürler olsun, hilal! iyi ki buldum seni!
YanıtlaSilselam :)
SilAy çok şükür :)
YanıtlaSil:)
Sildeli kız! neler geldi aklıma!
Silha bu arada ben yine doğurdum :)
buradayız işte😘 doğurdum derken 4-5?😱
Sildördü biliyorsun, tamam o halde. henüz beş yok. zaten tıbben 5 mümkün değil. ama kalben mümkün. bakalım napçez :)
SilNe iyi ettiniz,gözüm hep yollardaydı.
YanıtlaSilSevgiler,Mümine
Tekrar hoşgeldiniz
SilHer yerden ulaşmaya çalıştım sana artık aklıma kötü şeyler gelmeye başlamıştı😔Ama çok şükür işte geldin burdasın. Habersiz gitme bi daha😘Işıl
YanıtlaSilHâlâ orada olduğun için teşekkürler 😊 söz bir daha habersiz gitmem
Silsizi tekrar bulduğuma çok sevindim.
YanıtlaSilYağmur suları, hayatın getirdiği güzellikler, saf spontane ve diyasiya cömert... kavanozlarimizin ağzını açık bırakmak kaliyor bize...
YanıtlaSil