İçimdeki küçük ışık*




Arada bir çıkıp gençlere konuşma yapasım geliyor. Konu genellikle aşk, ölüm, inanç, kitaplar, kendin olmak... Sonra superstition elektro bağlamayla düğünlerde çalınsaydı nasıl olurdu? gibi sorularla kafam dağılıyor ama o konuşmayı bir gün yapmak istiyorum. Belki o zamana kadar kızım da büyümüş olur ve dinler. Bilmiyorum dinler mi? Neyse şöyle şeyler demek istiyorum:



"Hayatımda ilk kez, korkmadan gidebilirim hayatın beni götürdüğü yere. Biliyorum güçlü olacağımı."

Biri çıkıp çok umutlu şarkılar yazmaya başlasaydı ama böyle içi boş şeyler değil, ciddi bir inanç taşıyan ama dünyayı hafife alan, hani tul'i emel ile dalga geçen şarkılar. Onları daha sık duysaydık nasıl olurduk? Bu durumda kendi şarkılarınızı kendiniz yazmanız gerekebilir gençler. Elimizde bunlardan çok az var (Bülent Ortaçgil'in bazı şarkılarını ve Pinhani'nin Dön bak dünyaya'sı geliyor ilk olarak aklıma).



"Artık her şeyi berrak görebiliyorum. Yağmur dindi. Yolumdaki bütün engelleri görebiliyorum. Beni kör eden bulutlar dağıldı. Işıl ışıl bir gün olacak."

Yağmuru çamuru görmezden gelmeden, hatta her şeyi görmemize rağmen yine de inatla inanmaya devam ederek yaşasaydık ne olurdu? 

Türk dilinde yazılmış şarkılardaki yoğun keder diyelim ki dertli coğrafyamızdan, ekonomik durumumuzdan... ama buyurun ataları insanın düşebileceği kuyunun en dibine düşmüş insanların yaptığı müziğe... "İçimde küçük bir ışık var ve onu yakmaya devam edeceğim."* ve bütün şarkı boyunca sadece aynı şeyi söylüyorlar. Sevdiğiniz sözleri, sevdiğiniz masalları, sevdiğiniz insanları içinizde koruyun. Size umut veren şeylerden vazgeçmeyin.



Gospelleri dinledikçe neden bizde de umut dolu dini şarkılar yazılmadığını veya neden bunun daha ince zevkli bir müzikle yapılmadığını hep merak etmişimdir. Oysa bazı müzik türlerinde ilahi ve başka alemleri hatırlatan coşku dolu bir his vardır. İki yüzlü saygı anlayışımız ve dini konulardaki devlet adamı ciddiyetimiz nedeniyle kendimizi kendimize ve Ona daha yakın kılacak pek çok güzel histen mahrum bıraktığımızı düşünüyorum.



Tarlada çalışan kölenin söylediği şarkıdaki kadar umudumuz olsa yeterdi. Dünya niye her gün başımıza yıkılıyor? Çok sık duyduğumuz kötü sözlerden, her gün söylediğimiz şarkılardan olabilir mi?



Bu çocuk tabi şimdi epey büyüdü. Şarkı Sam Cooke & Stirrers'ın söylediği bir şarkı. Şarkıda ölümü anlattığını sanıyorum. "Tanrı'nın bağında çalışıyordum, bana sarıldı ve kollarında huzuru ve neşeyi buldum," diyor. "Bugün ne kadar çok çalıştığını biliyorum. Haydi biraz otur, dinlen," dedi bana. "Krallığına gittiğimde bana diyecek ki, eve hoş geldin."

Son olarak, şöyle derdim: Tavsiyelere kulak verin ama nihayetinde kendi kitaplarınızı kendiniz arayın, kendiniz bulun, kendiniz seçin. Size iyi gelecek kitaplar için de dua edin. Her bir küçük şey için dua edin. Allah o kadar büyük ve iyi ki, "ufak tefek şeyler için beni rahatsız etmeyin" dememiş. 

Nasıl inanacağınızı da kendiniz seçin. Onu tek başınıza anlayamayacağınızı söyleyenlerden uzak durun. Onunla kendi özel, umut dolu, mutlu bağınızı kurun. Aranıza kimsenin girmesine izin vermeyin ve içinizden geliyorsa şarkı da söyleyin.

Eski Kitap, Yeni Kitap

Blogdaki yazılardan 2014 yılına kadar olanların toplandığı bir kitabım vardı biliyorsunuz. Bu kitabın yayıneviyle sözleşmesi çoktan bitti. B...